Sayfalar

12 Ocak 2016 Salı

SANA BİRAZ GÖNÜL MESELEMDEN BAHSEDECEĞİM MARTİN


Sana biraz gönül meselemden bahsedeceğim Martin.

Onu sevdim. Kalu beladan beri, tüm zamanlarda bir tek onu sevdim.

Bir lafı var şimdikilerin, "Benden öncesi beni ilgilendirmez" diye. Ben ondan önce yaşamadım be Martin. Onu düşümde bile aldatmadım.

Beni kim sevdiyse kızdım bu yüzden. Sonra dua ettim kızdıklarıma. Kimi sevdiysem ona da dua ettim hayırlı bir eş bulup evlenmesi için.

Bu dediklerim sana saçma mı geliyor Martin? Bence değil. Belki de saçma evet. Ama bence değil.


Aşk tüccarlarıyla, surete tapanlarla, şehvet düşkünleriyle dolmuş bir dünya burası. Algılar tecavüze uğramış. Edep, haya ve iffet gibi mefhumlar son derece sıkıcı şeyler artık. Her türlü azgınlıksa cesaret örneği, özgürlük, övünülesi şey.

Sadece hayalleri ve rüyalarındaki, henüz ete kemiğe bürünmemiş bir varlığa sadakat gösteren biri ancak deli veya salağın teki olabilirdi yani.

Anlaşılmayacaktı Martin. Anlatmak da istemedim. Bir iki yeltendim sadece, anlayacak gibi duranlar da hayal kırıklığına uğrattı.

Sanki artık kelimeler iç organlarımı parçalıyordu, öyle hissettim. Ağzımı açsam söz değil, kan çıkacak gibiydi. Sustum. Bir kenara çekildim.

Faydacı, samimiyetsiz ve bol aldatmacalı dünyalarında olması gerekenlere "muhteşem aşk hikâyesi" adını veren insancıkları istihza ederek, sessizce izledim.

Şiirlerin illa yazılması mı gerekir Martin? Herkes yazar iyi veya kötü. Ben şiir sildim. İstedim ki tek bir şiirim olsun, vakti gelince yalnızca o okusun. Evli adamlar orta yere aşk şiirleri yazıyor mesela. Yadırgıyorum Martin.

Herkes bir şeyleri kanıtlamak üzere yaşıyor. Hatta kendinde olmayan şeyleri kanıtlamak üzere...

Kimi ikna etmeye çalışıyoruz Martin? Kendimizden başka kimi kandırdığımızı sanıyoruz? Yaratıcının şahitliği neden yetmiyor?

Ben hep sarsıcı bir şeyler bekledim Martin. Kalbimin etrafını surlarla çevirdim. Sonra da o kuvvetli surların gürültüyle yıkılacağı ve bunu keyifle izleyeceğim günü bekledim. Mağlup edilmeyi, teslim olmayı diledim.

Yalnız birine vurulacağım ve o müebbet yiyecek dedim. Gerçi bu laf biraz kamyon arkası yazılarını andırıyor ama olsun.

Kamyon demişken, biz kırmızı kamyonları çok severiz. Kırmızı yazmaları da...

Şimdi lazımdı bana Martin. Son model bir arabam yokken. Hiçbir şey yolunda gitmiyor görünürken.

Fakat bütün bu anlattıklarım fantastik şeyler değil mi? "Ben de seni böyle bekledim!" diyebilecek bir sakınmışlığa hiç uğramayacağım değil mi?

Kimsenin uzaydan gelip "Pekala, ben oyum" demesini beklemiyorum. Ama buna yakın bir şey bekliyor gibiyim sanki?

Bir kişi çıkıveriyor ve bütün hayatını etkiliyor. Her şeyi karşına alıyorsun. Onun için canını verecek oluyorsun. Bütün bunları harekete geçirecek o kişi kim? Çıkmasa çıkmayacak işte, ne garip. Peki ya kendinde var olduğunu düşündüğün, o kutsadığın şeyler de aslında yoksa? Ya bunca artistlikten sonra kendi hikâyene yetemezsen?

Sezai Karakoç, "Sen benim aşkıma yetişemezsin" dediğinde bir bakıma o aşka kendisinin de yetişemeyecek olduğunu beyan etmişti aslında. Sezai Karakoç'u bilir misin Martin?

Bizim memleketin en aşık olunan kadınlarından Mona Rosa'yı bilir misin? Peki gerçek hayattaki Mona Rosa ne yaptı, "Elektrik alamamıştım" dedi. Mona Rosa banka reklamında oynadı be Martin. Daha ne diyeyim ki!

Çok anlamlar yüklüyoruz. Kimse kaldıramıyor. Sonra o anlamlar büyük bir gürültüyle çöküyor ve enkazda bir tek sen kalıyorsun. Diğerlerinin ruhu bile duymuyor. Boğuluyorsun. Ama hiç ses etmeden, yardım çağrısı yapmadan kendi çabanla çıkıyorsun her seferinde. Geriye kalan tek şeyse yorgunluklar oluyor.

Yoruldum Martin. Bir enkaz daha görsem bu defa çıkmak istemeyeceğim kadar yoruldum. Anlam filan da yüklemiyorum artık, bu onun enkazı değil. Enkazdan bol bir şey yok şu dünyada ve insan en çok da kendisinin göçüğünde.

Kafamda rüya gibi, film gibi bir hikâye dönüyordu hep. Hikâyeme sadık kaldım, tevekkül ettim. Allah biliyordu, yetiyordu. Fakat kendimi ikidir yarım kalmış başka hikâyelerin üzerinde buluyorum Martin. Başrolü olmadığım hikâyelerin...

Bu haksızlığa uğramışlık hissi ihtiyarlattı beni. Sabretmekle isyan arasındaki sınırda volta atıyordum artık. Mahreme, masumiyete gereğinden fazla mı önem veriyorum diye kendimi sorguluyordum.

Ne kastediyor olabilirdi? Daha zorunun üstesinden gelmemizi mi istiyor? Mesela başkasının umudunu yıkan iki kişiden biri mi olmalıydım illa? Ya vicdanım? Gerçi hiç kimsenin umudunu yıkmadan olabilir miydi ki bu işler?

Olamazdı. Bir sürü insan var. Bir sürü gönül var. Doğrusu benim hikâyem gerçek dışıydı. Bu dünyada zararsız olan her şey gerçek dışıydı!

Hayatımda ilk kez birini onun yerine koyarak sevmiştim Martin. Nasıl oldu, niye oldu bilemiyorum. Fakat ruhunu gördüm, çok güzeldi. İmkansıza aşıktı ve acı çekiyordu. Ona şifa olmak istedim. Fazla sevmişti. Belki beni de öyle sever dedim, bilemiyorum. Ve o sıra yine birinden kaçıyordum, bir kez olsun tutunmak istedim belli ki. Dalların en dikenlisine uzanmışım Martin, bilemedim. Oysa bana karşı ördüğü duvarları ancak güçlendirmesine yardım ederdim.

Anlatamadım, dinlemedi ve her şey olacağına vardı.

Gücüme gitti Martin. Kızdım. En çok da kendime kızdım. Neden bu kadar abartmıştım? Çünkü tüm olay sadece ahir zamanın pencerelerinde geçiyordu. Aramızda kilometreler vardı. Mesafeyi hep korumuştuk!

Lakin öğrendim. Tevafuklara itimat etmemeyi öğrendim. Karşı cinsin cinsliklerini öğrendim.

Gördüm Martin. O, hayatıma girdiği vakit ne kadar güzel bir adam olacağımı gördüm. Çok kısa sürdü fakat bunca yıl boş yere beklemediğimi bildim. Sırf bu duygu için kendimi, her şeyi affettim.

Zamanla daha da sakinleştim Martin. Bazen tam bir babaanne gibi konuşuyorum. Fakat bazen de bu sakinlik beni ürkütüyor.

Birini onun yerine koymadan, onu aldatırcasına sevme soğukkanlılığı var üzerimde. Kafam karışık Martin. Hâlâ kendime bile söyleyemediğim şeyler var.

Bildiğim bir şey varsa o da; kimse kimsenin karşısına boş yere çıkmıyor. Hele ki zamanlama bir duanın hemen ardından gelen "amin" kadar manidarsa...

Artık birkaç dakikaya sığan yaşanmamışlıkları birkaç yıla yayıp yavaşladıkça yavaşlamak istemiyorum Martin. Bu yüzyıla ait olmayan duygusal tepkilerimin esiri olmak istemiyorum.

Kafamın içinde yaşadım, kafamın içinde ölmekten korkuyorum. Her şeye gereğinden fazla zaman harcadım.

Çevremdeki birçok kişi evleniyor. Gayet normal bir şekilde evleniyorlar. Benim aklım çıkıyor Martin. Yuva kuracağımın, bir evladımın olacağının düşü o kadar muhteşem ki... Hayata tutunduğum yer burası.

İşimin en iyisi; mesela en iyi yazar, en iyi yönetmen olma isteğim ve inancım yok şu dünyada. Fakat en iyi yar, en iyi baba, en iyi dede olma isteğim de var, bunları olacağıma dair inancım da... Ömür dilersem Yaradandan sırf bu yüzden.

Parada, makamda, mevkide gözüm olmadığını dillendirmek bile aklıma gelmiyor. Ben bu dünyada bana kuvvetle hissedeceğim duygular verecek bir avuç şeye talibim sadece.

Bunları anlatmazdım da sana dedim işte Martin. Sen ki delicesine aşık olduğun Ruth'dan bile soğudun. Beş parasız, aç sefil dolaştığın günlerde kimsenin umurunda değildin. Ama ne zaman ki ünlü bir yazar oldun seni gösterişli sofralara davet ettiler. Açlıktan bitkin düştüğünde yanında olmayanlar doymaya başladığında yemeğe çağırdılar.

Çevrendekilerin tuhaflıklarına bir bir tanık oldun. Yazmaktan da soğudun. Seni var eden tek şeyden... İnsanın sırf ünü için saygı görmesi çok berbat bir durum gerçekten. Haklıydın Martin. Ama kimse kendini okyanusun dibine bırakacak kadar da haklı olmamalı. 

9 yorum:

  1. Adsız25.10.16

    Sizi seviyorum.

    YanıtlaSil
  2. Adsız22.2.17

    Uyuyun biraz. Geçer.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Adsız18.4.17

    Mesela insanlar var. Görünce onu ilk an iliklerin titriyor. Öylesi vurgun yiyorsun. Göğsünde yanardağlar kaynıyor. O tunçtan surlar yerle bir oluyor. Yalvarıyorsun. Allahım yardım et. Kalbim. Kalbim işgal ediliyor. Yardım et. Ne duyan var ne gelen. Aylar akıyor bir an gibi. Artık öyle bir hale gelmişsin ki sanki biraz daha göğsünde hapsetsen bu alevi, büsbütün cismin eriyecek. Ruhundan tüten dumanlara anlam veremiyor eş dost. Yine de ne yapsan öldüremiyorsun bu tenine telaşı salan o kara sevdayı. Salıyorsun sadrından şemayı sarsarak yükseltiyorsun sadanı. Ben. Ben sana aşık oldum. Hiç utanmadan. Hiç kınamadan. Hiç umursamadan. Birgün başbaşa bir masada kahve içiyorsun. Öyle sermest, öyle yanık, öyle hayran hayran bakıyorsun gözlerinin içine. Kalbini seyrediyorsun. Etrafta turistler, tebessüm ediyorlar. Sen o zarif mimariyi farkedemiyosun mesela. Gözlerinden ayrılmadığın biran bile. Uyarıyor. İrkiliyorsun. Bir an deriiin bir nefes alıyorsun. Gonul Ülkenden en seçkin birlikleri sefere gönderircesine iki kelime dökülüyor dilinden. " Çok güzelsin! "
    Aylardır bulutların üstünde gezdiğini bilen dilber bir anda çarpılıyor. Kan yürüyor kar beyaz tenine. Kıpkırmızı kesiliyor yanakları bir anda. Gözlerin buğulanıyor sonra. Neden mahcub ettim diye.
    Kalkalım mı? Diyebiliyor sadece kısık bir sesle. Sonra birden evlere dönülüyor. Bir mesaj. Sanki cennetten müjde gelmiş. Ne yaptın diyor. Ne yaptın? Ne yapmışım şahı bilmiyorum hiç. Diyor sonra ve devam ediyor " sanki kalbimi bir bıçakla dilimlediler. O kadar içten, o kadar samimiydi ki bir an ciğerlerimde bir ocak tutuştu sanki. "
    O gece yıldızlara lunapark kuruyorsun sevinçten. İrkiliyorsun. Seviniyorsun. Seni sevdirene binlerce şükür. İzin verdikce seni seveceğim cigergahım. Ruhumun otağı. Seni izin verdikçe seveceğim.
    Bahar taze bahar çabuk geçiyor. Bağbozan soğukları zamansız vuruyor gülistanına. Sonra bir gün " aşk falan değil bu, delilik, saplantı " vazgeçilmez değil kimse diye bir silleyle kendine geliyorsun. Dünya burası. Daha cennete çıkamadın. Çık dışarı. Gönlünden ibaret değil bu hayat diyor bir amansız ok saplıyor göğsüne feleğin çarkı. Yanıyorsun. yanılıyorsun. yanılıyorsun. Harcanıyorsun. Hayat diyorlar. Feryadın arşı alıyor. Kendine gel diyorlar. Allâhtan hayırlısını iste. Sanki senin türbe türbe, zikir zikir yakarışlarını biliyorlarmış gibi. Allah'ım al bunu göğsümden. ruhum oyuk oyuk oldu. Al bunu göğsümden çıkar. İmanım tutuştu. Yardım et? Yardım?
    Yok. Kimse yok gelen. Allâhtan hayırlısı bu değilmiş diyor sonra. Ne önemi var ey insan? Bu benim her nefes göğsüme kurulan alevden yumrukların bir yukarı bir aşağı inip çıktıkça​ gırtlağımda yanan o ateşi söndürecek mi?
    Kimse onun için senin kadar ağlamıyor mesela. Kuşlara yem dökmüyor. Dilencilere sarılıp koklamıyor. Kimse senin kadar kapısını çalmıyor Onun için Allah'ın kapısına dayanıp varını yağmaya verip onu istemiyor Yaradan dan. Yine de gün geliyor birden bire küllerinin, kanlarının üzerine, o gözlerinden akan incirlerin, avucunu açıp, boynunu büküp, dilini yutup gönlünden yalvarırken gözlerinden döktüğün o aminlerin üzerine birileri geliyor bir " hayat devam ediyor " saltanatı kuruyor. Yanıyorsun. Tütüyorsun. Cismin yabancı geliyor ruhuna. Kalıbını istemiyor canın. Terketmek istiyorsun. Bir kere denedim bu ten mahpusundan kaçmayı. Başaramadım. Aklına geliyor. Diz çöküyorsun. Allâh var. Allâh var. Allâh var. Onun adaleti hiç şaşmaz. Sanki sırtına vurulan iftiraların diyetini ödetecek Allâh da , yine sen engel olmaya çalışıyorsun. Korkuyla ürperiyorsun sonra. Ya ettiklerini bulurlarsa? Dökülüyorsun yola. Söyleniyorsun. Anlatıyorsun. sonra da acı bir tecrübe oluyor adın. Ne duyan var ne oralı olan. Bağıra bağıra gidiyor ruhunun otağı. Yıkılıyor. Cigergahın ciğerini eline almış kezzap kuyusuna atıp gidiyor. Engel olamıyorsun. Olamıyorsun. Olamıyorsun.

    YanıtlaSil
  5. nastenka10.6.17

    'Kişiyi i'lâ eden beş harf ile üç noktadır
    Vasıl-ı cânan eden üç harf ile beş noktadır'

    Allah'a emanet olun.

    YanıtlaSil
  6. Gönlüne sağlık kardeş, hislerime, kalbime tercüman oldun.

    YanıtlaSil
  7. Adsız7.1.18

    'Ahir zamanın pencereleri' ve hep 'korunan mesafeler'

    YanıtlaSil
  8. Adsız15.6.18

    Safi bir kalple yazılan az kırgın az umutlu hissedilen/hissettiren cümleler. Güzel cümleler. Yazmaya devam edin.'

    YanıtlaSil
  9. Adsız8.7.18

    Bazen daha zoru da olur. Karşılıklı sevsen de hayat izin vermez. Tüm dualar, sözler, gözyaşları sadece boşa akar. Artık anlarda yok olur insan.
    Yine de Elhamdulillah dersin. İsyana pay bırakmamak için.

    YanıtlaSil